10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 1.Ünite Hikaye Ders Notu

1.ÜNİTE HİKAYE(ÖYKÜ)

HİKÂYE ( ÖYKÜ )
Öykü, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları veya durumları ilgi çekici bir biçimde anlatan kısa yazılardır. Öykü, insan yaşamının bir bölümünü yer ve zaman kavramına bağlayarak ele alan düzyazı türüdür. Bir öyküde olay ya da durum söz konusu olmalı; kişilere bağlanmalı; olay ya da durumun ortaya konduğu yer ve zaman belirtilmeli; bunlar sürükleyici ve etkileyici bir anlatımla ortaya konmalıdır.

Not: Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır.

Hikayenin unsurları: Mekan, zaman, olay, kişiler, dil ve anlatım’dır.
Hikayede Plan: Serim, düğüm, çözüm


HİKAYE TÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKIŞI ve GELİŞİMİ

Bu türün kaynağı olarak eski Hint gösterilir ve “Binbir Gece Masalları”ndan beslendiği söylenir. İtalyan yazar Boccacio'nun Decameron adlı eseri, Batıda hikâye türünün ilk örneği olarak bilinir. Bunu İspanyol yazar Cervantes’in çalış­maları izler.

Hikâye, Türk edebiyatında Tanzimat döneminde Batıdan girmiş ve bu türün ilk örnek­leri bu dönemde yazılmaya başlanmıştır.

Emin Nihat'ın Müsameretnâme’si basılan ilk hi­kâyedir. Ahmet Mithat Efendi batılı tarzda ilk öykü örneği Letâif-i Rivâyât'ı yazar. 

Daha sonra Sami Paşazade Sezai , Küçük Şeyler adlı eseriyle modern Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerini verir. 
Türk Edebiyatında Ömer Seyfettin Maupassant tarzı hikâyenin, Sait Faik Abasıyanık da Çehov tarzı hikâyenin öncüsü kabul edilir.


TÜRK EDEBİYATINDA HİKAYE

Tanzimat öncesi tahkiyeli (hikaye edici) eserlerimiz: Dede Korkut Hikayeleri, Köroğlu Destanı, Masallar, Kerem ile Aslı, Mesneviler

Batılı anlamda öykü:
Avrupaî(batılı) tarzda ilk hikâyeler, Tanzimat Edebiyatı döneminde görülür.

İlk öykü yazarları, Ahmed Midhat, Emin Nihat, Samipaşazade Sezai ve Nabizade Nazım’dı.

👉 İlk öykü denemesi, Emin Nihat'ın Müsameretnâme'sidir (1873).
👉 Edebiyatımızda ilk hikâye Ahmet Mithat Efendi'nin ‘Letâif-i Rivayet’idir.

Not: Letaif-i Rivayet (1870-1895): Ahmet Mithat, 1870 yılından itibaren, Letaif-i Rivayat genel adı altında bir dizi de yayımlamağa başladı. Çoğunlukla büyük hikayelerden kuru­lu olmakla beraber, bu diziyi meydana getiren yirmi dokuz kitap arasında üç ro­man (Cinli Han, Bir Acibe-i Saydıyye, Çingene) ve bir de dram (Eyvah!) yer al­mıştır.
Not: Batı tarzı öykünün ilk olgun örneklerini Servet-i Fünûncular vermiştir. (Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf )


HİKAYENİN UNSURLARI

Kişiler:


Öyküdeki olayları ya da durumları kişi veya kişiler yaşar.
Öyküde kişi sayısı azdır.
Öyküdeki kişilerin fiziksel ve ruhsal durumları uzun uzun anlatılmaz; sadece olayla ilgili belirgin yönleri verilir.
Öykü kişileri yalnızca insanlar arasından seçilmez.
Canlı, cansız bütün varlıklar öykünün kişisi olabilir.

Olay:

Öykü kahramanının başından geçen olay veya durumdur.
Öyküde belirli bir düzen içinde verilen olay tektir ve ayrıntılardan arındırılmıştır.
Durum öykülerinde olay yok denecek kadar belirsizdir.
Bu tür öykülerde yazar, olaydan çok,gözlem ve izlenimlerini anlatır.

Zaman:

Olayların başlaması, gelişmesi, son bulması belli bir zamanda olur.
Bazı öykülerde zaman verilmez, sezdirilir.
Öykücü zamanı bir düzen içinde vermeyebilir.
Olayın veya durumun son bulmasından başlayarak olayın başlama noktasına doğru gelinebilir.
Yer:

Öykülerde olay veya durum belli bir yerde geçer.
Çevre, uzun betimlemelerle verilmez; öyküyü ilgilendiren yönüyle verilir.
Olay veya duruma bağlı olarak öyküdeki yer değişse de çevre betimlemesi kısa tutulur.

Dil ve Anlatım:
Öyküde akıcılığı sağlayan dildir.
Bu da yazarın dili kullanma yeteneğine bağlıdır.
Dilin kullanımı yazardan yazara değişir; çünkü her yazarın üslûbu farklıdır.
Öykü, ya birinci tekil kişinin ağzından ya da üçüncü tekil kişinin ağzından anlatılır.
Öyküde bütünlüğü sağ layan öğelerden biri de dil ve anlatımdır.


HİKAYE TÜRLERİ

Durum ( Kesit ) Hikayesi: 
  • Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz
  • Belli bir sonucu da yoktur. 
  • Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. 
  • Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
  • Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikaye” de denir. 
  • Bizdeki en güçlü temsilcileri: Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır.

Olay öyküsü “Maupassant tarzı öykü”

  • Bu tarz öykülere “klasik vak’a öyküsü” de denir.
  • Bu tür öykülerde olaylar zinciri, kişi, zaman, yer öğesine bağlıdır.
  • Olaylar serim, düğüm, çözüm sırasına uygun olarak anlatılır.
  • Olay, zamana göre mantıklı bir sıralama ile verilir, düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde gi-derilir.
  • Bu teknik, Fransız sanatçı Guy de Maupassant (Guy dö Mopasan) tarafından geliştirildiği için bu tür öykülere “Maupassant tarzı öykü” de denir.
  • Türk edebiyatında bu tarz öykücülüğün en büyük temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. Ayrıca Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Necati Cumalı, Talip Apaydın da olay türü öykücülüğünün temsilcileri arasındadır.
DEDE KORKUT HİKAYELERİ GENEL ÖZELLİKLERİ



  •  Destan geleneğinden halk hikayeciliğine geçişin ilk ürünüdür. 
  • Asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Âlâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” şeklindedir. 
  • Korkut destanı veya hikâyeleri Orta Asya'da şekillenmeye başlamış; Türklerin Müslüman olmalarından ve Anadolu'ya gelmelerinden sonra din ve çevre motiflerine göre bazı değişikliklere uğramıştır.
  •  12, 13 ve 14. yy.da Doğu Anadolu’da ve Azerbaycan’da yaşayan Müslüman Oğuz boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğaüstü güçlerle, yaratıklarla savaşmalarını ele alır. 
  •  14. ve 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu konudaki yaygın kanaat hikâyelerin 14.yy.da yazıya geçirildiği şeklindedir. Hikâyelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği bilinmemektedir.(anonimdir) 
  •  Bir önsöz ile 12 hikayeden oluşur. 
  •  Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur. 
  •  Hikâyelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür. 
  •  Çok temiz, güzel ve zengin bir kullanılmıştır. 
  •  Anlatım açık, yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder. 
  • Hikâyelerde en önemli meziyet kahramanlıktır.
  •  Aileye, çoğalmaya, kadına, çocuğa ve çocuk terbiyesine büyük önem verilir. Kadınların ailenin en önemli unsuru olduğu vurgulanır. Önsözünde dört ayrı tadın tipi çizilir. 
  •  Bütün hikâyelerde dini unsurlar (namaz kılma, dua etme, arı sudan abdest alma) görülür. 
  •  Kahramanlar dövüşlerini, Allah ve peygamber sevgisi için yapar. 
  •  Türk milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk, adalet, güzellik yüceltilir. 
  • Misafirperverlik ve cömertlik insanların ortak özelliğidir. 
  •  At, ağaç, su, yeşillik kısaca tabiat çok sevilir. 
  • Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır. 
  •  Kadınlar, eşlerine karşı aşırı saygılı ve itaatkârdır. Eşler de kadınlarına önem verir, iyi davranır. 
  • Hikâyelerde, birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikâyeler didaktiktir. 
  •  Hikâyelerde yaşanan olayların tarihi bilgilerle ilgisi vardır. 
  • Dede Korkut simgesi, hikâyelerin değişmeyen motifidir. Oğuz boylarının başı derde girdiğinde veya sevinçli bir durumu olduğunda "Oğuz bilicisi" Dede Korkut'a danışır; o ne derse o yapılırdı. Çocuklara ad konulacağı zaman Dede Korkut çağrılırdı.
  •  Bu hikayeler, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir. 
Dede Korkut Hikayelerinin Adları Şöyledir: (Özetleri için hikaye adlarına tıklayınız)

1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
2. Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
4. Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı

7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
8. Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi
9. Begin Oğlu Emren
10. Uşun Koca Oğlu Segrek
11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz'un Çıkarması
12. İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü

Dede Korkut, Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.
Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.
Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu'da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu'nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut'un izleri ve büyük etkileri vardır.
Millî Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden'de, öteki Vatikan'da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir.


HALK HİKAYESİ ÖZELLİKLERİ MADDELER HALİNDE...

1-Aşıklar tarafından anlatılan manzum ve mensur böümlerden oluşan anonim ürünlerdir
2-Hikayelerde konu çoğunlukla aşktır. Bunun yanı sıra İslam’ı yayma düşüncesi ile yapılan savaş ve mücadelenin anlatıldığı kahramanlık konulu hikayelerde vardır. Bu dönemde din ve tasavvuf düşüncesi de hikayelerde önemli bir yer tutar.
3-Dil sade, anlatım açıktır.
4-Hikayeler anonimdir. Aynı hikayenin birden çok varyantı bulunur.
5-Hikayeler şiir ve düzyazı karışıktır. Hikaye anlatıcısı olan ozan, halk aşıkları duygunun en yoğun olduğu bölümlerde şiir, türkü okur.
6-Dinin etkisi ile anlatılarda sihir ve büyünün yerini keramet ve mucizeler alır.
7-Olağanüstü özellikler azalmıştır.

Halk hikâyeleri; Türk, Arap ve İran-Hint Kaynaklı olmak üzere üç grupta toplanır:Kaynağı Türk olan hikâyeler: Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Emrah ile Selvihan vb.
Kaynağı Arap olan hikâyeler: Yûsuf u Züleyhâ, Leyla ile Mecnun vb.
Kaynağı Hint-İran olan hikâyeler: Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne vb.

AŞK KONULU ÜNLÜ HALK HİKAYELERİ
Aşk sevginin en yoğun halidir der Mevlana. Yüce bir duygu olarak aşk teması her dönemde edebi eserlerde en çok işlenen konular arasındadır. Türk halk hikayelerinde de meşhur birçok aşk hikayesi vardır. Bunlardan en bilinenleri şöyledir:

Kerem ile Aslı Hikayesi
Âşık Garip Hikayesi
Tahir ile Zühre Hikayesi
Karacaoğlan ile İsmikan Sultan Hikayesi
Arzu ile Kamber Hikayesi
Hurşit ile Mahımihri


MESNEVİ NEDİR? MESNEVİ ÖZELLİKLERİ


Mesnevilerin yapısı, teması ve edebi değeri ve genel özellikleri:

YAPISI:
Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir .aa/bb/cc/dd/ee/ şeklinde kendi arasında uyaklanan beyitlerin oluşturduğu bir yapısı vardır.(Beyit sayısı sınırsızdır). Beyit sayısı  20-25 bine kadar çıkabilir.Her beytinin kendi arasında kafiyelenmesi hem yazma kolaylığı sağlar hem de daha uzun metinlerin bu şekle uygun olarak kaleme alınmasına imkân tanır. Diğer nazım şekillerindeki kafiye bulma zorluğu şairleri uzun metinlerde bu şekli kullanmaya teşvik etmiştir. Bu nedenle uzun aşk öykülerinde, destanlarda mesnevi kullanılmıştır. Klasik düzende bir mesnevi; tevhid, münacat, na't, miraciye, eserin sunulacağı büyüğe övgü, mesnevinin niçin yazıldığını açıklayan sebeb-i nazm ve hikâyenin anlatımı(ağaz-ı destan) bölümlerinden oluşur.

TEMASI:
  • Aşk, 
  • din ve tasavvuf, 
  • ahlâk ve öğreticilik,
  •  savaş ve kahramanlık, 
  • şehir ve güzelleri, 
  • mizah.
EDEBİ DEĞERİ: 
Divan edebiyatında roman ve hikaye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuşlardır. On bölümden oluşur.Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye 'Hamse'adı verilir. Hamse sahibi olmak bir itibar kaynağıdır. Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev'i-zâde Atâi'dir.

MESNEVİ NAZIM ŞEKLİ ÖZELLİKLERİ MADDELER HALİNDE...
  • Klasik edebiyatta olay çevresinde anlatmaya bağlı edebi metinlerin en önemlisi mesnevidir.
  • Arapça'da ikilik,ikişerlik anlamına gelmektedir.
  • Mesnevi nazım şekli i İran edebiyatında ortaya çıkmış daha sonra Arap ve Türk edebiyatına geçmiştir.
  • Bir şairin beş mesneviden oluşan eserler bütününe ''hamse'' denir.Dünya edebiyatında ilk hamse sahibi sanatçı ''Nizami'' ' dir. Türk edebiyatında ise Ali Şir Nevai'dir.
  • Genelde uzun hikayeler mesnevi nazım şekli olarak kullanılmıştır.
  • Türk edebiyatındaki ilk mesnevi Kutadgu Bilig'tir.
  • Mesnevilerde konuya hemen girilmez. Üç bölümden oluşur:
  • Giriş, konunun işlenişive bitiş bölümüdür.
  • Aruzun kısa kalıpları kullanılarak yazılır.
  • Mesnevilerde ele alınan konular şunlardır; ahlak, savaş,a şk v.b
  • Nazım birimi beyittir.
  • İran Edebiyatından,edebiyatımıza geçmiştir.
  • Her beyit kendi arasında kafiyelidir.
  • Özellikle Divan edebiyatında uzun manzum eserler Mesnevi nazım şekli olarak kullanılmıştır.
  • Türk edebiyatında en önemli mesneviler şunlardır:
  • Kutadgu Bilig(Yusuf Has Hacip), İskendername(Ahmedi), Yusuf ile Züleyha(Şeyyat Havza), Mantıkut Tayr(Gülşehri), Vesiletün Necat(Süleyman Çelebi), Leyla ile Mecnun(Fuzuli), Risaletün Nushiyye(YunusEmre), Cemşidi Hurşit(Ahmedi), Garipname(Aşık Paşa), Harname(Şeyhi), Hüsnü Aşk(Şeyh Galip), Hayriyye(Nabi) ...
  • Mesnevi özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.
TANZİMAT I. DÖNEM ROMAN VE HİKAYE


  • Teknik açıdan eserler kusurludur.
  • Romantizmden etkilenilmiştir.
  • Konu olarak genellikle yanlış batılılaşma işlenmiştir.
  • Yazarlar romanın akışını kesip, konu ile ilgili kendi düşüncelerini savunmuşlar ve bu şekilde okuyucuya ders vermeyi amaçlamışlardır.
  • Karakterler tek yönlü olarak seçilmiş iyiler daima iyi,kötüler daima kötüdür.
  • Eserlerin sonunda iyiler kazanır ve ödülünü alır, kötüler de kaybeder ve cezalandırılırdı.
  • İlk görüşte aşk, abartılı konular, olağan dışı rastlantılara yer verilmiştir.


  • TANZİMAT II. DÖNEM ROMAN VE HİKAYE
  • Tanzimat ikinci dönemin sanatçıları birinci döneminkilere göre daha başarılı olmuştur.
  • Konu olarak duygusal ve acıklı şeyler işlenmiştir.
  • Realizm ve naturalizm akımları etkili olmuştur.
  • Gözleme dayalı gerçekçi betimlemeler yapılmıştır.
  • Abartılı konular seçilmemiş ve olağan üstü raslantılardan kaçınılmıştır.
  • Olayların akışını kesmemeiş ve kendi fikirlerini öne sunamamışlardır.
  • Konularda genellikle esirlik ve cariyelik işlenmiş; yer olarak ise İstanbul'un zengin kesimi seçilmiştir.
MİLLİ EDEBİYAT HİKAYESİNİN ÖZELLİKLERİ

YAPISI: OLAY ÖRGÜSÜ ,YER ZAMAN VE KİŞİLERDEN OLUŞMUŞTUR.
TEMA: MİLLİ VE MİLLİYETÇİ TEMALAR 
DİL VE ANLATIM : SADE VE ANLAŞILIR BİR DİL

GENEL ÖZELLİKLERİ 
  1. Tanzimat ve Servetifünûn döneminde İstanbul'un dışında hemen hemen hiç çıkmayan roman ve hikaye bu dönemde Anadolu'ya da açılmıştır
  2. Bu dönem roman ve hikayecileri eserlerinde yurt sorunlarını gözleme dayalı olarak anlatmıştır
  3. Yakup Kadri ile Refik Halit'in Milli Edebiyata katılması ile bu dönemin hikaye ve romanı daha da güçlenmiştir
  4. Roman ve hikayenin teknik bakımdan son derece geliştiği bu dönemde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır
  5. Yakup Kadiri, Refik Halit, Halide Edip ve Reşat Nuri'nin öncülüğünde “ Memleket edebiyatı” çığırı açılmıştır
  6. Eserlerde kahramanlık, vatan sevgisi, aşk ve Kurtuluş Savaşının zorlukları anlatılmıştır...


Fiil Nedir?                                                                                                                     

Varlıkların yaptıkları veya etkilendikleri işleri, hareketleri, oluşları, kılışları, durumları zamana ve kişiye bağlı olarak anlatmada kullanılan kelimelere fiil denir.

Mastar:    Mastar, fiil kök veya gövdesinin “-mek, -mak” eklerini almış hâlidir

Ör: gelmek, bakmak, yazmak, toplamak, tamamlamak

Çekimli Fiil:  Fiil kök ve gövdelerinin, kısaca fiillerin zaman ve şahıs ekleri alarak yargı bildirecek hâle getirilmesine de fiil çekimi denir.

Ör: Geliyorum. Bakacağız. Yazmışlar. Toplasanız. Tamamlamalıyız.

                                  FİİLLERİN ANLAM ÖZELLİKLERİ

Fiiller anlam özelliklerine göre iş, oluş ve durum bildirirler.

1- İş (Kılış) Fiilleri:  Öznenin iradesiyle, bir nesne üzerinde gerçekleşen, öznenin nesneyi etkilediğini ve o nesnenin de etkilendiğini gösteren fiillerdir.

Ör: Bilgisayarı çocuklar bozdu.

Fiil “bozdu”dur. “Kim bozdu?” dersek “çocuklar” cevabını alırız, “Neyi bozdu?” sorusuna da “bilgisayarı” cevabını alırız. Yapılan iş bilgisayar nesnesi üzerinden gerçekleşmiştir.

İş fiilleri “kimi” ve “neyi” sorularına cevap verir.

Ör: taşıyor, yazdık, açmalıyız, anlatsak, görelim, bilmişler, siliyordu...

2- Durum Fiilleri: Eylemde nesnenin etkilenmediği fiillerdir. Durum fiilleri “kimi” ve “neyi” sorularına cevap vermezler. Öznenin süreklilik gösteren bir durumunu anlatan fiillerdir.

Ör: Sınıfın ortasında durmuş.


 Fiil “durmuş”tur. “kimi” ve “neyi” sorularına cevap alamayız. “Durma” belli bir süre devam etmektedir.

Ör: Uyumak, uyanmak, ölmek, susmak, oturmak, yatmak, uzanmak...

3- Oluş Fiilleri:  Bunlar da bir nitelik değişikliği, yani bir durumdan başka bir duruma geçildiğini veya geçilmekte olduğunu bildirirler.Gerçekleşmelerinde öznenin doğrudan etkisi yoktur.
Daha çok “kendiliğinden olma” söz konusudur.

Ör: Bahçedeki ağaçlar yeşermiş. “yeşerme” ağacın bir etkisi yoktur. Yeşerme kendiliğinden olur.

Ör: Solmak, büyümek, bayatlamak, yeşermek, uzamak, çürümek, sararmak...



                                      FİLLERDE KİP                                    

Fiillerin aldığı zaman ve dilek eklerine kip denir.

FİİL KİPLERİ
Haber (Bildirme) Kipleri
Dilek (İsteme) Kipleri
Görülen Geçmiş Zaman
-di (-dı, -du, -dü, -tı, -ti,
-tu, -tü
İstek Kipi
-e, -a
Öğrenilen Geçmiş Zaman
-miş
(-mış, -muş, -müş)
Dilek-Şart Kipi
-se , -sa
Şimdiki Zaman
-(  )yor
Gereklilik Kipi
-meli , -malı
Gelecek Zaman
-ecek, -acak
Emir Kipi
Eki yoktur
Geniş Zaman
-(  ) r



FİİLLERDE OLUMSUZLUK ANLAMI:      Fiilde bildirilen iş oluş ve hareketim gerçekleşmediği ve gerçekleşmeyeceğini bildiren fiiller olumsuz fiillerdir. Olumsuz fiiller
“-me,-ma” ekleriyle yapılır.

Ancak geniş zamanın 2. ve 3. kişilerinde “-mez, -maz” ekleriyle olumsuzluk sağlanır.

Ör:
       Onlar da bu çalışmaya katılacaklar. (Olumlu Fiil)
             Onlar da bu çalışmaya katılmayacaklar. (Olumsuz Fiil)

ÇEKİMLİ FİİL:   Kip ve kişi eki almış fiillere çekimli fiil denir.

Ör:      gelmek (mastar)

           gel-di-ler  (çekimli fiil)



FİİLLERİN SORU ANLAMI: Fiil çekiminde soru anlamı “mı, mi, mu, mü” soru ekleri ile sağlanır. Soru eki, şahıs ekinden önce ya da sonra gelir.

Ör:          Hiç ders çalıştınız mı?
                Bana masal anlatmayacak mısın?
                Arkadaşım eve gelmiş mi?
                Konuyu bugün anlatıyor muyuz?

Fiilde Olumlu Soru - Olumsuz Soru
 

Arkadaşına haber verdin mi? (olumlu soru)
Arkadaşına haber vermedin mi? (olumsuz soru)


                                                    …..ŞAHIS (KİŞİ)  EKLERİ….                                                 3
Fiildeki hareketi gerçekleştiren ya da o hareketin içinde bulunan varlığa fiildeki kişi denir.

Şahıs ekleri fiillere, kip eklerinden sonra gelir.




Görülen geçmiş zaman ve şart kipi çekimi yaparken
Öğrenilen geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gereklilik kipinde çekim yaparken
İstek kipinde çekim yaparken

Emir kipinde çekim yaparken
1. Tekil kişi  (Ben)
-m
-im
-im
---
2. Tekil kişi  (Sen)
-n
-sin
-sin
---
3. Tekil kişi  (  O )
---
---
---
-sin
1. Çoğul kişi  (Biz)
-k
-iz
-lim
---
2. Çoğul kişi  (Siz)
-niz
-siniz
-siniz
-in
3. Çoğul kişi  (Onlar)
-ler
-ler
-ler
-sinler

Yukarıdaki tabloya dikkat edilecek olursa bazı şahıs eklerinin birkaç şekilde kullanılabildiği görülecektir

A- Haber (Bildirme) Kipleri
Fiilin zamanını bildiren kiplere haber kipleri denir.

1- Görülen (Bilinen) Geçmiş Zaman:   (-di, -dı, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü)

Öznenin bizzat gördüğü veya yaşadığı fiilleri bildirir.
OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
gel-di-m
gel-di-n
gel-di
gel-di-k
gel-di-niz
gel-di-ler

gel-me-di-m
gel-me-di-n
gel-me-di
gel-me-di-k
gel-me-di-niz
gel-me-di-ler

gel-di-m  mi
gel-di-n  mi
gel-di  mi
gel-di-k  mi
gel-di-niz  mi
gel-di-ler  mi

gel-me-di-m  mi
gel-me-di-n  mi
gel-me-di  mi
gel-me-di-k  mi
gel-me-di-niz  mi
gel-me-di-ler  mi


2- Duyulan (Öğrenilen) Geçmiş zaman:   (-mış, -miş, -muş, -müş)
Öznenin görmediği, yaşamadığı, ancak başkasından duyarak anlattığı fiilleri bildirir.

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
gel-miş-im
gel-miş-sin
gel-miş
gel-miş-iz
gel-miş-siniz
gel-miş-ler

gel-me-miş-im
gel-me-miş-sin
gel-me-miş
gel-me-miş-iz
gel-me-miş-siniz
gel-me-miş-ler

gel-miş-mi-y-im
gel-miş-mi-sin
gel-miş-mi
gel-miş-mi-y-iz
gel-miş-mi-siniz
gel-miş-ler-mi

gel-me-miş-mi-y-im
gel-me-miş-mi-sin
gel-me-miş-mi
gel-me-miş-mi-y-iz
gel-me-miş-mi-siniz
gel-me-miş-ler-mi



                                              3- Şimdiki Zaman: -(  )yor                                  4

İçinde bulunulan zamandır. Fiilin, içinde bulunulan zamanda gerçekleşmekte
olduğunu anlatır.

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
gel-i-yor-um
gel-i-yor-sun
gel-i-yor
gel-i-yor-uz
gel-i-yor-sunuz
gel-i-yor-lar

gel-mi-yor-um
gel-mi-yor-sun
gel-mi-yor
gel-mi-yor-uz
gel-mi-yor-sunuz
gel-mi-yor-lar

gel-i-yor-mu-y-um
gel-i-yor-mu-sun
gel-i-yor-mu
gel-i-yor-mu-y-uz
gel-i-yor-mu-sunuz
gel-i-yor-lar-mı

gel-mi-yor-mu-y-um
gel-mi-yor-mu-sun
gel-mi-yor-mu
gel-mi-yor-mu-y-uz
gel-mi-yor-mu-sunuz
gel-mi-yor-lar-mı


NOT:  Şimdiki zaman eki (-yor)  kendinden önce gelen  e,a” ünlülerini daraltarak “ı-i-u-ü”ünlülerinden birine dönüştürür.  Bu ses olayına “ünlü daralması denir
Örnek:             ağla-yor-um,(ağlı-yor-um)        gel-me-yor-um  (gel-mi-yor-um)

4- Gelecek Zaman: (-ecek, -acak)
Fiilin, içinde yaşanılan zamandan daha sonra gerçekleşeceğini bildirir.

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
gel-eceğ-im
gel-ecek-sin
gel-ecek
gel-eceğ-iz
gel-ecek-siniz
gel-ecek-ler

gel-me-y-eceğ-im
gel-me-y-ecek-sin
gel-me-y-ecek
gel-me-y-eceğ-iz
gel-me-y-ecek-siniz
gel-me-y-ecek-ler

gel-ecek-mi-y-im
gel-ecek-mi-sin
gel-ecek-mi
gel-ecek-mi-y-iz
gel-ecek-mi-siniz
gel-ecek-ler-mi

gel-me-y-ecek-mi-y-im
gel-me-y-ecek-mi-sin
gel-me-y-ecek-mi
gel-me-y-ecek-mi-y-iz
gel-me-y-ecek-mi-siniz
gel-me-y-ecek-ler-mi

5- Geniş Zaman: -( )r

Eylemin her zaman yapıldığını bildiren kiptir.
Not:  Geniş zamanın olumsuz çekiminde  kip eki olan “(  )r” düşer. Yerine “-me, -ma, -mez,
 -maz” olumsuzluk ekleri kullanılır.  Örnek:  koş-ar-ım (olumlu),  koş-ma-m (olumsuz)

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
gel-ir-im
gel-ir-sin
gel-ir
gel-ir-iz
gel-ir-siniz
gel-ir-ler

gel-me- m
gel-mez-sin
gel-mez
gel-me-y-iz
gel-mez-siniz
gel-mez-ler

gel-ir-mi-y-im
gel-ir-mi-sin
gel-ir-mi
gel-ir-mi-y-iz
gel-ir-mi-siniz
gel-ir-ler-mi

gel-mez-mi-y-im
gel-mez-mi-sin
gel-mez-mi
gel-mez-mi-y-iz
gel-mez-mi-siniz
gel-mez-ler-mi



B- DİLEK KİPLERİ………………………5..….

Dilek kipleri, fiillere dilek anlamı katan kiplerdir.

1- Gereklilik Kipi: (-meli, -malı)


Belirtilen işin yapılması gerektiğini bildirir.
OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
yaz-malı-y-ım
yaz-malı-sın
yaz-malı
yaz-malı-y-ız
yaz-malı-sınız
yaz-malı-lar

yaz-ma-malı-y-ım
yaz-ma-malı-sın
yaz-ma-malı
yaz-ma-malı-y-ız
yaz-ma-malı-sınız
yaz-ma-malı-lar

yaz-malı-mı-y-ım
yaz-malı-mı-sın
yaz-malı-mı
yaz-malı-mı-y-ız
yaz-malı-mı-sınız
yaz-malı-lar-mı

yaz-ma-malı-mı-y-ım
yaz-ma-malı-mı-sın
yaz-ma-malı-mı
yaz-ma-malı-mı-y-ız
yaz-ma-malı-mı-sınız
yaz-ma-malı-lar-mı



2- İstek Kipi: (-e, -a)
Fiile istek anlamı kazandıran kiptir.
Not:  İstek kipinin soru çekimi yalnızca birinci tekil ve birinci çoğul kişide yapılır.

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
yaz-a-y-ım
yaz-a-sın
yaz-a
yaz-a-lım
yaz-a-sınız
yaz-a-lar

yaz-ma-y-a-y-ım
yaz-ma-y-a-sın
yaz-ma-y-a
yaz-ma-y-a-lım
yaz-ma-y-a-sınız
yaz-ma-y-a-lar

yaz-a-y-ım-mı
……………..
……………..
yaz-a-lım-mı
…………….
…………….

yaz-ma-y-a-y-ım-mı
……………….
……………….
yaz-ma-y-a-lım-mı
……………….
……………….



3- Şart Kipi: (-se, -sa)

Fiilin gerçekleşmesini şarta bağlayan kiptir. Cümle sonuna geldiğinde dilek anlamı katar.

OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
yaz-sa-m
yaz-sa-n
yaz-sa
yaz-sa-k
yaz-sa-nız
yaz-sa-lar

  yaz-ma-sa-m
yaz-ma-sa-n
yaz-ma-sa
yaz-ma-sa-k
yaz-ma-sa-nız
yaz-ma-sa-lar

yaz-sa-m-mı
yaz-sa-n-mı
yaz-sa-mı
yaz-sa-k-mı
yaz-sa-nız-mı
yaz-sa-lar-mı

  yaz-ma-sa-m-mı
yaz-ma-sa-n-mı
yaz-ma-sa-mı
yaz-ma-sa-k-mı
yaz-ma-sa-nız-mı
yaz-ma-sa-lar-mı



                    4- Emir Kipi: (Eki yoktur, şahıs ekleriyle çekimlenir.)                  6
Eyleme “emretme” anlamı veren kiptir.
 Emir anlamı şahıs ekleriyle cümlenin anlamından çıkarılır. 1. tekil ve 1.çoğul şahıslarda çekimi yoktur.
NOT: Emir kinin soru çekimi yoktur.  Çünkü soru yoluyla emir olmaz.
 Sadece 3. kişilerde yapılan soru çekimi ise emir vermekten çok,verilen  emri anlamaya yöneliktir..
OLUMLU
OLUMSUZ
OLUMLU SORU
OLUMSUZ SORU
…………
yaz
yaz-sın
……….
yaz-ın (yaz-ınız)
yaz-sınlar

……………..
yaz-ma
yaz-ma-sın
……………..
yaz-ma-y-ın  (-ınız)
yaz-ma-sınlar

……………..
……………..
yaz-sın- mı
……………..
……………..
yaz-sınlar-mı

……………..
……………..
yaz-ma-sın- mı
……………..
……………..
yaz-ma-sınlar-mı

FİİL KİPLERİNDE  ANLAM KAYMASI
Cümle içinde bir fiil kipinin kendi anlamı dışında başka bir fiil kipinin yerine kullanılmasına “anlam (zaman) kayması” denir.

Örnek:  Yarın ailecek İstanbul’a geliyoruz.

(Bu cümlede gelecek zamanda yapılacak bir eylem, şimdiki zamanda yapılıyormuş gibi söylenmiştir.) (geliyoruz değil,  geleceğiz olmalıydı.)

CÜMLE
Kipin Cümledeki çekimi
Kastedilen Anlam
Birkaç gün sonra tatile çıkıyorum.
Şimdiki zaman
Gelecek zaman
Her sabah erken kalkıyor.
Şimdiki zaman
Geniş zaman
Keloğlan sonunda amacına ulaşır.
Geniş zaman
Geçmiş zaman
Size akşam gelirim.
Geniş zaman
Gelecek zaman
Adalet isteriz!
Geniş zaman
Şimdiki zaman
Onunla yarın görüşürüm.
Geniş zaman
Gelecek zaman
Bu işi mutlaka halledeceksin.
Gelecek zaman
Emir kipi
Kağıtlar şu çekmecede olacak. (olmalı)
Gelecek zaman
Tahmin-olasılık
Çocuklar İstanbul’a varmış olmalı.
Gereklilik kip
Tahmin-olasılık
Eve gidince oturur, ödevini yaparsın.
Geniş zaman
Emir kipi
Duyar duymaz olay yerine koşuyorum.
Şimdiki zaman
Geçmiş zaman

Fiillerde Çatı


Fiillerin özneye ve nesneye göre aldıkları durumlara ve gösterdikleri özelliklere ÇATI denir.


Not: Çatı konusu fiillerle ilgilidir. Yüklemi isim olan cümlelerde çatı aranmaz. 



Kardeşimin güzel bir kalemi vardı. (Arama Yapılmaz.)
O bir haftadır hastaydı.   (Arama yapılmaz.)


A- Nesnesine Göre Çatılar: 


1- Geçişli Fiiller 

2- Geçişsiz Filer 
3- Oldurgan Fiiller
4- Ettirger Fiiller 

B- Öznesine Göre Çatılar

1- Etken
2- Edilgen
3- Dönüşlü
4- İşteş



A- NESNESİNE GÖRE FİİL ÇATILARI


1- Geçişli Fiiller: 


Nesne alabilen fiillere “Geçişli Fiiller” denir. Yüklem “ne, neyi, kimi” sorularına cevap verir.


Aramak (Onu aramak, olur)

Biçmek
Bulmak
Sormak
Anlatmamak
Oyalamak



Çocuklar vazoyu kırmış.
Akşam güzel bir belgesel seyrettik.
Murat’ı geziye çağırdık.
Bütün şiirlerini bu kitapta toplamış.
Anneme onu çok sevdiğimi söyledim.

Akşama kadar bekledim. ( Not: Cümlede nesne olmasa bile fiil geçişlidir.)
Şakalaşırken eli çıkmıştı. (Not: Özneyi bulmadan nesneyi bulmak yanıltıcı olabilir.) 

2- Geçişsiz Fiiller: 


Nesne almaya fiiller “Geçişsiz Fiiller” denir. Yüklem “ne, neyi kimi” sorularına cevap vermez.


uyumak (onu uyumak, olmaz)

acımak
kalmak
yetişmek
susmak
yatmak



Bu söze sınıftakilerin hepsi gülmüştü.
Ağaçların yaprakları sarardı.
Çocuk erkenden uyudu.
Haberi alınca çok üzüldük.
İki saat kadar dinlendiler.
Bütün gün yattı, artık kalksın.

3- Oldurgan Fiiller:


Geçişsiz fiillerin “-r, -t, -dır” ekleriyle geçişli duruma getirilmesidir.


Geçişsiz / Geçişli (Oldurgan)



Durmak - durdurmak                                    gülmek - güldürmek
Susmak - susturmak                                      ağlamak - ağlatmak
Uçmak - uçurmak                                         pişmek - pişirmek
Uyumak – uyutmak                                       çıkmak - çıkarmak

Anlattığı fıkralara herkes güldü. (Geçişsiz)
Anlattığı fıkra ile herkesi güldürdü. (Oldurgan)
Çocuk zor da olsa uyudu. (Geçişsiz)
Çocuğu zor da olsa uyuttu. (Oldurgan)
Sınıftaki herkesi susturdu.


4- Ettirgen Fiiller


Geçişli bir fiilin “-r, -t, -dır” eklerinden birini alarak geçişlilik derecesinin artırılmasıdır. Bu fiillerde işi başkasına yaptırma anlamı vardır.




Evin kapısını kırdırdı.
Eşyaları onlara taşıttı.
Son gün çocuklara şiir okuttu.
Yeni gelen gruba çevreyi gezdirdi.
Okula gitmeden önce çocuğa şurup içireceksin.

Uyarı: Ettirgen ve Oldurgan fiilleri birbirinden ayırırken aldıkları “-r, -t, -dır” ekleri çıkarılır ve geride kalan kısmın geçişli olup olmadığına bakılır.




B- ÖZNESİNE GÖRE FİİL ÇATISI


1- Etken Fiiller:


Öznesi “gerçek özne” olan fiiller etken fiillerdir.





Ahu sabaha kadar uyumadı.
Serkan programı hazırlamış.
Annesi, bahçedeki ağacın altında oturuyordu.
Bu soruyu çok iyi anladılar. (onlar - GÖ)
Soruyu sana soracağını bilemezdim. (Ben - gizli özne de gerçek öznedir)

Not: Etken fiiller (Geçişli ve Geçişsiz) olabilir.
Hafta sonları birçok insan sahilde balık tutardı. (etken – geçişli)
Bazı günler arkadaşlarla Gülhane’ye giderdik. (etken – geçişsiz)


2- Edilgen Fiiller:


Öznesi “sözde özne” olan fiiller edilgen fiillerdir. Edilgen fiillerin yüklemi her zaman –n ve –l eklerini almalıdır.




Gidilmek               Taşınmak        
Kırıldı                   Anlatıldı         
Tarandı                 Yazılmak       
Okunmak              Duyuldu        
Bulundu                 Boyan

Biberler kurutulmak için ipe dizildi.
Bozulan yemekler çöpe atıldı.
Kapı biraz sonra açıldı.
Mektuplar postaneye verildi.

Not: Edilgen Fiiller, nesnesine göre “geçişsiz” özellik gösterir.
Cam kırıldı. (edilgen – geçişsiz)
Kardeşinin saçları tarandı. (edilgen – geçişsiz)


3- Dönüşlü Fiiller:




Yüklemde bildirilen işi yapan özne, aynı zamanda yapılan işten etkileniyorsa bu durumdaki fiil dönüşlü çatılıdır. (Kedi fiiller de denir.)

Fiil kök ve gövdesine getirilen –n ve –l ekleriyle dönüşlü çatılı fiiller yapılır.

(Not: Edilgen fiillerde –n ve –l eklerini aldıkları için karışıklığı önlemek için özneye bakılır. Dönüşlü fiillerin öznesi “gerçek özne”dir.)

Ayşe duyduklarına çok üzüldü.       
O, sınavdan sonra çok sevindi.         
Bu sözler üzerine birden öne atıldı.
Belindeki ağrı nedeniyle iki gündür kıvranıyordu.
Teyzem düğün için günlerce hazırlandı.
Söylenenlere çok kırıldı.
İki sene önce Cihangir’e taşındı.

Not: Dönüşlü fiillerin öznesi gerçek öznedir, edilgen fiillerin ise sözde öznedir.


4- İşteş Fiiller: 




Fiil tabanına “–ş, -ış, -iş, -uş, -üş,” eklerinin getirilmesiyle oluşturulur. İşteş fiillerde bir işin birden çok özne tarafından birlikte ya da karşılıklı olarak yapıldıkları anlamı vardır.

Ağaçtaki kuş uçtu. / Ağaçtaki kuşlar uçtu.

Birlikte Yapılma:
Güvercinler suya üşüşmüştü.
Seyirciler bu olaya gülüştü.
Çocuklar eve doğru koşuştu.
Yağmur yağınca herkes kaçıştı.
Çocuklar pastanın karşısına üşüştüler.

Karşılıklı Yapılma:
Apartman görevlisiyle tartışmış.
Yıllardır haberleşmedik.
İki ülke sonunda anlaştı.
Bu konuyu aramızda tartışalım.
Otelin müdürüyle dün görüştüm.
Onunla boş yere atışmışlar.
Yarın kütüphanede buluşalım.

Not: Bazı kelimeler “-ş” eki almadan işteşlik özelliği gösterirler.
Barış, Savaş, Güreş, Yarış,

Not: “-ş” eki almış fiil tek kişi tarafından yapılabiliyorsa işteşlik özelliği göstermez.
Yeni okuluna alıştı.


Ek-fiil veya ek-eylemler, Türkçede isim soylu kelimelerin sonuna gelerek yüklem olarak kullanılmalarını sağlayan, ayrıca basit fiillerden bileşik zamanlı fiil yapan çekim ekleridir. Ek-fiiler -di, -miş, -se ve -dir'dir ancak sözcüklere bitişik olarak yazıldıklarında ses uyumlarına uyarak değişiklik gösterebilirler. İsim soylu kelimelerden yüklem yaparken, ek-fiil ardından -im, -in, -sin, -iz, -siniz ve -ler şahıs eklerinden biri gelebilir.
Ek fiiller Türkçede iki görevde kullanılır:
  • İsim soylu sözcükleri yüklem yapmak 
  • Basit zamanlı fiillere eklenerek birleşik zamanlı fiil yapmak (-dir hariç)
İSİMLERDEN YÜKLEM YAPMA
-di, -dir ve -miş ek-fiilleri isim, sıfat, zarf gibi isim soylu sözcüklere eklenerek, cümlede ana yüklem olarak kullanılmalarını sağlar:
  • Kapıyı açan annemdi.
  • Elma lezzetli bir meyvedir.
  • Bu bina ne kadar da yüksekmiş.
Yüklemler kullanıldıkları cümlelerde iş, oluş, hareket ya da durum anlatan kelimelerdir. Adlar kendi başlarına iş, oluş, durum ya da hareket anlatamazlar ve yüklem olamazlar. Adların yüklem olabilmesi, durum, zaman ya da dilek alabilmesi için ek-fiil alması gerekir. Bununla birlikte "-dir" ek-fiili bazen pratik nedenlerle, anlatım bütünlüğünü sağlamak için ya da yazı türüne bağlı olarak kullanılmayabilir. Bu şekildeki -dir ekine "gizli ek-fiil" denir ve yazı dilinde belirtilmek istendiğinde parantez içinde gösterilir:
  • Hayat çok güzel(dir).
  • Ben bir öğrenciyim(dir).
"Ben bir öğrenciyim." örneğindeki -im şahıs eki sıklıkla iyelik ekleri ile karıştırılır. İyelik ekleri bir varlığın kime ait olduğunu belirtirler. Ek-fiil ise eylemin zamanı ile ilgili bilgi verir:
  • Defne benim öğrencim(dir). (iyelik eki)
  • Ben öğrenciyim(dir). (1. tekil şahıs eki)
"Okumak", "yazmak" gibi bazı fiillerin geniş zaman kipi, aynı fiillerden yapım ekleri ile türetilmiş isimlerle aynı yazıma sahiptir (okur, yazar vs.). Bu sözcüklerlerin ek-fiil almış halleri geniş zaman kipi ile karıştırılabilir:
  • Bunu eve gidince defterine yazarsın. (geniş zaman kipinin 2. tekil şahıs çekimi. Yazmak sözcüğü fiildir)
  • Sen çok iyi bir yazarsın(dır). (ek-fiilin 2. tekil şahıs çekimi. Yazar sözcüğü "yazmak" fiilinden türetilmiş bir isimdir)
Fiilimsiler cümlede isim soylu sözcükler gibi davrandığından, ek-fiiller fiilimsilerin de yüklem olarak kullanılabilmesini sağlarlar:
  • Huzursuzluk çıkaranlar, partiye davetsiz gelenlerdi. (adlaşmış sıfat-fiil)
  • En son istediğim şey buraları bırakıp gitmek(tir). (isim-fiil)

Ek-fiilin şartı (-se)

-se eki isim soylu sözcüklerin sonuna eklendiğinde yan cümleciğin yüklemi olur ancak cümlenin "temel yargısı" ana cümlenin yükleminde bulunur:
  • Hava soğuksa dışarı çıkmayalım. ("çıkmayalım" ana yüklem)
Eksiltili cümlelerde ana yüklem bulunmayabilir:
- Neden bu güzel havada yanına şemsiye alıyorsun?
- Ya orada hava yağmurluysa? (eksiltili cümle)

Bileşik zamanlı fiil

Bir haber veya dilek kipi, üzerine "-idi, -imiş, -ise" ek-fiillerinden biri eklendiğinde "bileşik zamanlı fiil" haline gelir. Bu eklere ek fiilin hikâyesi, ek fiilin rivâyeti ve ek fiilin şartı denir:
Haber kiplerinden türetilenler:
  • gelmişti (öğrenilen geçmiş zamanın hikâyesi)
  • gelmişmiş (öğrenilen geçmiş zamanın rivâyeti)
  • gelmişse (öğrenilen geçmiş zamanın şartı)
  • geldiydi (görülen geçmiş zamanın hikâyesi)
  • geldiyse (görülen geçmiş zamanın şartı)
  • geliyordu (şimdiki zamanın hikâyesi)
  • geliyormuş (şimdiki zamanın rivâyeti)
  • geliyorsa (şimdiki zamanın şartı)
  • gelirdi (geniş zamanın hikâyesi)
  • gelirmiş (geniş zamanın rivâyeti)
  • gelirse (geniş zamanın şartı)
  • gelecekti (gelecek zamanın hikâyesi)
  • gelecekmiş (gelecek zamanın rivâyeti)
  • gelecekse (gelecek zamanın şartı)

Dilek kiplerinden türetilenler:
  • gelmeliydi (gereklilik kipinin hikâyesi)
  • gelmeliymiş (gereklilik kipinin rivâyeti)
  • gelmeliyse (gereklilik kipinin şartı)
  • geleydi (istek kipinin hikâyesi)
  • geleymiş (istek kipinin rivâyeti)
  • gelseydi (dilek-şart kipinin hikâyesi)
  • gelseymiş (dilek-şart kipinin rivâyeti)

Ek-fiillerde olumsuzluk

Ek-fiillerin olumsuz hâli isim cümlelerinde "değil" edatı  ile oluşturulur:
  • Havalar umduğumuz kadar sıcak değildi.
  • Aradığınız adres bu mahallede değil(dir).
Bileşik zamanlı fiillerde ise -basit zamanlı fiiller gibi- olumsuzluk eki ile oluşturulur:
  • Bu kadar erken gelmemeliydik.
Zarf veya belirteç; bir fiilin, fiilimsinin, sıfatın veya başka bir zarfın anlamını yer, zaman, durum ve miktar bakımından niteleyen sözcük. Zarflar, fiile yöneltilen neden, ne zaman, nereye, ne kadar ve nasıl sorularının cevaplarını oluşturur. Aşağı, yukarı, nazikçe, çok, az, fevkalâde, en, ileri, geri, şimdi, geç gibi kelimeler cümle içerisinde zarf olarak kullanılabilir.


Türkçede pek çok sıfat aynı zamanda zarf olarak da kullanılabilir. Bu nedenle bir sözcüğün zarf mı sıfat mı olduğu tespit edilirken cümledeki işlevi ve diğer sözcüklerle ilişkisi incelenir. Sıfatlar gibi zarflar da tek başına kullanıldıklarında (zarf görevinde kullanılmadıklarında) isim hâline gelir (adlaşır).

                                                                


ZARF ÇEŞİTLERİ


Zaman zarfı

Fiilde belirtilen eylem veya hareketin ne zaman yapıldığını bildiren kelimelere veya kelime gruplarına zaman zarfı denir. "Dün, bugün, yarın, akşam, kışın, geceleyin, ilkin, şimdilik, yine, demin, daha, hâlâ, henüz, derhal, bazen" gibi kelimeler, cümlede zaman zarfı görevinde kullanılabilirler. Fiile sorulan "Ne zaman?" sorusunun yanıtı zaman zarfıdır: 
Babam eve şimdi geldi. 
Ağabeyim henüz gelmedi. 
Yarın akşam sınıfça tiyatroya gideceğiz. 
Test sonuçları elimize bugün ulaştı. 
Kendimi henüz sınav için hazır hissetmiyorum. 


Durum zarfı


Durum veya hâl zarfları fiillerin durumlarını anlatan; fiilde bildirilen hareketin nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Hemen hemen bütün niteleme sıfatları zarf olarak da kullanılabileceğinden, sayıları oldukça fazladır. Hızlı, hızla, tek tek, iyice, sora sora, geze geze, böyle, şöyle gibi sözcükler ve sözcük grupları durum zarflarına örnek olarak verilebilir.


Durum zarflarının cümle içinde ayırt edilebilmesi için fiile nasıl sorusu sorulur: 
Adam koşarak yanımıza geldi. 
Bardağı yavaşça masaya bıraktım. 
Otomobili, sürat limitine rağmen, çok hızlı kullanıyordu. 


NOT: Bir fiil, birden fazla durum zarfı tarafından nitelenebilir: 
Mermerleri ova ova, iyice temizledim. 


Sonuna vasıta eki (-le) eklenen pek çok sözcük cümlede durum zarfı görevinde kullanılabilir: 
Odanın kapısını hızla kapattım. 
Öğretmen öğrencilerine sevgiyle bakıyordu. 
Azarlamak yerine güzellikle anlatmalısın.

Miktar zarfı

Miktar veya nicelik zarfları; fiilleri ve zarfları miktar, derece, ölçü bakımından etkileyen ve sınırlayan zarflardır. Biraz, fazla, çok, daha, en, pek, az gibi sözcükler miktar zarflarına örnek olarak verilebilir. Cümlede nicelik zarfını bulmak için sıfat veya zarfa "ne kadar" sorusu sorulur. 

Başarılı olabilmek için çok çalışmalıyım. 
Dolaptaki sütten biraz içtim. 
Kendini turnuvadan önce fazla yormamalısın. 


Yer-yön zarfı

Fiilleri, yer-yön bakımından belirtir. İleri, geri, aşağı, yukarı, beri, yan gibi sözcükler sıklıkla kullanılan yer-yön zarflarıdır: 
Perdeyi yana çektim. 
Biraz ileri gidin. 


Yer-yön zarfları ismin hâl eklerini almaz: 

Aşağı indim. ("aşağıya" hâli isimdir) 
Biraz öte git. ("öteye" hâli isimdir) 
İleri doğru koşmaya başladı. ("ileriye" hâli isimdir) 


Soru zarfı
Fiilleri ve fiilimsileri soru yönünden etkileyen zarflardır: neden, niye, niçin, nasıl, ne zaman, ne kadar vb. Zarfları bulmak için sorulan soruların tamamını kapsar. 

Şehrimizi nasıl buldunuz? 
Yolculuk ne kadar sürüyor? 
Niçin gökyüzü bu kadar mavi? 
Sizin bahçeniz niye bu kadar geniş? 
Kırmızı Başlıklı Kız kurda "Neden senin ağzın bu kadar büyük?" diye sordu. 
Buraya nasıl geldiniz? 
Yeni elbisemi nasıl buldun? 
Eve ne zaman varırız? 


Bazı önemli konular
Daha önce belirtildiği üzere isim soylu pek çok sözcük hem sıfat hem de zarf olarak kullanılabilir: 
Eve yeni geldim. (zaman zarfı) 
Eski evimizdeki eşyaları yeni eve getirdim. (niteleme sıfatı) 

Bir ismi niteleyen sözcükler -bu isim cümlenin yüklemi olsa dahi- sıfattır: 
Hızlı bir yarışçıydı. (sıfat. "Yarışçı" sözcüğü isimdir. "-di" ek-fiili ile yüklem yapılmıştır.) 
Otomobili çok hızlı kullanıyordu. (zarf. "Kullanmak" fiildir.) 

Zarflar genellikle fiilden hemen önce kullanılır: 
Fasulyeler iyice büyüdü. 


Adlaşma
Zarflar isim soylu sözcüklerdir. Cümlede zarf görevinde kullanılmadıklarında yeniden isme dönüşürler: 
Yarın okula gidecek misin? (zarf) 
İşlerin yolunda iken yarınını düşünmeli ve yatırım yapmalısın. (isim) 



                                                                                 İYİ ÇALIŞMALAR...





                                                            

Yorumlar

  1. Çokk iyi sitee valla bunları okuyup not çıkarmak müq emeğinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

10.SINIF BİYOLOJİ MİTOZ VE MAYOZ

10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3.Ünite Destan-Efsane Ders Notları